Pratik Bilgiler

» Amortisman Sınırı
» Vergiden Müstesna Yemek Bedeli
» Emlak Vergisi Oranları
» Fatura Düzenleme Sınırı
» Değer Artış Kazançları İstisna Tutarları
» Kıdem Tazminatı Tavanı
» Usulsüzlük Cezalarına Ait Cetvel
» Yıllık Ücretli İzinler

Muhasebe Standartları

» Ülke içinde kullanılan muhasebe standartlarını uluslararası standartlarla bütünleştirebilmek için 1995 yılından bu yana 43 uluslararası muhasebe standardı Türkiye’ye ...

T.C. Resmi Gazete

SİRKÜLER

Sirküler No:2015/9 ANAYASA MAHKEMESİ REDDEDİLEN VERGİ DAVALARINDA MÜKELLEFLERE BİREYSEL BAŞVURU YOLUNU AÇTI

Sirküler Tarihi: 25.02.2015
Sirküler No      : 2015/9
 
 
ANAYASA MAHKEMESİ REDDEDİLEN VERGİ DAVALARINDA MÜKELLEFLERE BİREYSEL BAŞVURU YOLUNU AÇTI
 
1. Anayasa Mahkemesi'ne Bireysel Başvuru Yolu
Bilindiği üzere 12 Eylül 2010 tarihinde yapılan referandumla Anayasa’mızda önemli değişiklikler yapılmıştır. Bu değişikliklerden birisi de Anayasa Mahkemesi’ne bireysel başvuru yolunun açılmış olmasıdır. 6216 sayılı “Anayasa Mahkemesi’nin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun”da yapılan değişiklikle Anayasa Mahkemesi 23 Eylül 2012 tarihinden itibaren bireysel başvuruları kabul etmeye başlamıştır.
Anayasa’nın 148. maddesinde yapılan düzenleme uyarınca; herkes, Anayasa’da güvence altına alınmış bulunan temel hak ve özgürlüklerinden, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi kapsamındaki herhangi birinin kamu gücü tarafından ihlal edildiği iddiasıyla Anayasa Mahkemesine başvurabilir. Ancak bireysel başvuruda bulunabilmek için olağan kanun yollarının tüketilmiş olması şarttır.
Bireysel başvurular Mahkeme bünyesinde oluşturulan bölümlerce karara bağlanmaktadır.
Yasama işlemleri (kanun, kanun hükmünde kararname gibi) ile idarenin düzenleyici işlemlerine karşı (yönetmelik, tebliğ, tüzük gibi) doğrudan bireysel başvuru imkanı bulunmamaktadır. Ancak yasama işlemleri ve idarenin düzenleyici işlemlerinin uygulanması neticesinde bireylerin temel hak ve özgürlüklerinde bir ihlale sebebiyet verilmiş ise söz konusu uygulama aleyhine bireysel başvuru yoluyla Anayasa Mahkemesi’ne dava açılabilmektedir.
Bireysel başvuru ancak ihlale yol açtığı ileri sürülen işlem, eylem ya da ihmal nedeniyle güncel ve kişisel bir hakkı doğrudan etkilenenler tarafından yapılabilmektedir.
Özel hukuk tüzel kişileri sadece tüzel kişiliğe ait haklarının ihlal edildiği gerekçesiyle bireysel başvuruda bulunabilmektedirler.
Bireysel başvurular doğrudan ya da mahkemeler veya yurt dışı temsilcilikler vasıtasıyla yapılabilmektedir.
Bireysel başvurular 226,90.-TL yargı harcına tabidir.
Bireysel başvuru bir dilekçeyle yapılabileceği gibi Anayasa Mahkemesi’nin web sitesinde bir örneği bulunan “Bireysel Başvuru Formu” kullanılarak da yapılabilmektedir.
Gerek başvuru sırasında gerekse dava aşamasında avukat tutma zorunluluğu bulunmamaktadır.
Başvuru dilekçesinde başvurucunun ve varsa temsilcisinin kimlik ve adres bilgilerinin, işlem, eylem ya da ihmal nedeniyle ihlal edildiği ileri sürülen hak ve özgürlüğün ve dayanılan Anayasa hükümlerinin, ihlal gerekçelerinin, başvuru yollarının tüketilmesine ilişkin aşamaların, başvuru yollarının tüketildiği, başvuru yolu öngörülmemişse ihlalin öğrenildiği tarih ile varsa uğranılan zararın belirtilmesi gerekmektedir. Başvuru dilekçesine, dayanılan deliller ile ihlale neden olduğu ileri sürülen işlem veya kararların aslı ya da örneğinin ve harcın ödendiğine dair belgenin eklenmesi de şarttır.
Bireysel başvurunun, başvuru yollarının tüketildiği tarihten; başvuru yolu öngörülmemişse ihlalin öğrenildiği tarihten itibaren otuz gün içinde yapılması gerekmektedir. Haklı bir mazereti nedeniyle süresi içinde başvuramayanlar, mazeretin kalktığı tarihten itibaren onbeş gün içinde ve mazeretlerini belgeleyen delillerle birlikte başvurabilirler.
Başvuru evrakında herhangi bir eksiklik bulunması halinde, Mahkeme yazı işleri tarafından eksikliğin giderilmesi için başvurucu veya varsavekiline onbeş günü geçmemek üzere ek süre verilir. Geçerli bir mazeret olmaksızın bu sürede eksikliğin tamamlanmaması durumunda başvuru reddedilir.
Gerekli inceleme yapıldıktan sonra kabul edilebilirliğine karar verilen bireysel başvuruların esas incelemesi, Anayasa Mahkemesi bünyesinde oluşturulan bölümlerden birisi tarafından yapılmaktadır. 
Bireysel başvurunun kabul edilebilirliğine karar verilmesi hâlinde, başvurunun bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına gönderilmekte, Adalet Bakanlığı gerekli gördüğü hâllerde de görüşünü yazılı olarak Mahkemeye bildirebilmektedir.
Anayasa Mahkemesi bireysel başvuruları incelerken bir temel hakkın ihlal edilip edilmediğine yönelik her türlü araştırma ve incelemeyi yapabilir. Başvuruyla ilgili gerekli görülen bilgi, belge ve delilleri ilgililerden isteyebilir. Mahkeme gerekli görürse duruşma yapılmasına da karar verebilir.
Bölümler, esas inceleme aşamasında, başvurucunun temel haklarının korunması için zorunlu gördükleri tedbirlere resen veya başvurucunun talebi üzerine karar verebilmektedir. Tedbire karar verilmesi hâlinde, esas hakkındaki kararın en geç altı ay içinde verilmesi şarttır. Aksi durumda tedbir kararı kendiliğinden kalkar. 
Bölümlerin, bir mahkeme kararına karşı yapılan bireysel başvurulara ilişkin incelemeleri, bir temel hakkın ihlal edilip edilmediği ve bu ihlalin nasıl ortadan kaldırılacağının belirlenmesi ile sınırlıdır.
Esas inceleme sonunda, başvurucunun hakkının ihlal edildiğine ya da edilmediğine karar verilir. İhlal kararı verilmesi halinde, ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yapılması gerekenlere hükmedilir. Ancak Anayasa Mahkemesi’nce yerindelik denetimi yapılması, idari eylem ve işlem niteliğinde karar verilmesi mümkün değildir.
Tespit edilen ihlal, bir mahkeme kararından kaynaklanmışsa, ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldırmak için yeniden yargılama yapmak üzere dosya ilgili mahkemeye gönderilir. Yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmayan hallerde başvurucu lehine tazminata hükmedilebilir veya genel mahkemelerde dava açılması yolu gösterilebilir. Yeniden yargılama yapmakla yükümlü mahkeme, Anayasa Mahkemesinin ihlal kararında açıkladığı ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldıracak şekilde mümkünse dosya üzerinden karar verir.
Bölümlerin esas hakkındaki kararları gerekçeleriyle birlikte ilgililere ve Adalet Bakanlığına tebliğ edilir ve Mahkemenin internet sayfasında yayımlanır.
Bireysel başvuru neticesinde Anayasa Mahkemesi’nce verilen kararlar kesindir. Bu kararlar herkesi bağlar. Ancak başvuru sahibi, Anayasa Mahkemesi tarafından verilen karar sonucunda mağduriyetinin giderilmediğini düşünüyorsa Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine başvurabilir.
2. Anayasa Mahkemesi Kararı İle Vergi Davalarında Bireysel Başvuru Yolu Açıldı
Vergi davalarının mükelleflerce bireysel başvuru yoluyla Anayasa Mahkemesi'ne götürülüp götürülemeyeceği hususu doktrinde tartışılmıştır.
Anayasa Mahkemesi 12.11.2014 tarih ve 2014/6192 başvuru numaralı kararı ile vergi davalarında da bireysel başvuru yolunu mükelleflere açmıştır. Anılan Karar bir anlamda olağan hukuk yollarını tüketmiş olan mükelleflere Anayasa Mahkemesi'nde tekrar temyiz yolunu açar mahiyette olduğu için oldukça önemlidir.
Mahkeme kararına konu olayda Anayasa Mahkemesi'ne bireysel başvuru yoluyla dava açan Başvurucu, Türkiye İş Bankası A.Ş. çalışanlarına çeşitli menfaatler sağlamak üzere kurulmuş olan Türkiyeİş Bankası A.Ş. Mensupları Munzam Sosyal Güvenlik ve Yardımlaşma Sandığı Vakfına şubeleri itibariyle yaptığı katkı payı ödemelerinin, vergi müfettişlerince yapılan vergi incelemesi sonucunda ücret olarak değerlendirilmesi dolayısıyla adına tarh edilen gelir vergisi ve damga vergisi ile kesilen vergi ziyaı cezalarına karşı açtığı davanın reddi nedeniyle mülkiyet ve adil yargılanma haklarının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
Anayasa Mahkemesi başvuru dosyasının inceledikten sonra başvurununkabul edilebilir olduğuna karar vermiş ve esasa girerek konuyu Başvurucu lehine sonuçlandırmıştır.
Mahkeme esas yönünden karar verirken özellikle aşağıdaki hususların üzerinde durmuştur:
"1. Anayasa'nın "Mülkiyet hakkı" kenar başlıklı 35. maddesi şöyledir:
"Herkes, mülkiyet ve miras haklarına sahiptir.
Bu haklar,ancak kamu yararı amacıyla, kanunla sınırlanabilir.
Mülkiyet hakkının kullanılması toplum yararına aykırı olamaz."
Anayasa'nın 35. maddesinin son fıkrası mülkiyet hakkının kullanımının toplum yararına aykırı olamayacağı şeklinde hakkın kullanımına ilişkin genel bir ilkeye yer verirken, devletlerce mülkiyetin kamu yararına uygun olarak kullanılmasının düzenlenmesi ile vergilerle, diğer harç ve cezaların ödenmesinin sağlanması için gerekli görülen yasaların yürürlüğe konulmasının mülkiyet hakkına müdahale olarak kabul edilemeyeceğini ifade etmektedir.
2. Mülkiyet hakkına vergi yoluyla yapılan müdahalenin meşruiyetinin sorgulanabilmesi için, kanun tarafından öngörülmüş olma ölçütünün alt ölçütleri olan "ulaşılabilirlik" ve "öngörülebilirlik" ölçütlerinin sağlanıp sağlanmadığının, bir diğer deyişle kanuni dayanağın mülkiyet hakkı sahibi bakımından ulaşılabilir ve öngörülebilir olup olmadığının ve hak sahibinin hukuki güvenliğinin sağlanıp sağlanmadığının tespit edilmesi gerekmektedir.
3. "Ulaşılabilirlik"ilgili hukuki düzenlemenin aleni olması yani yayımlanmasını ifade etmekte olup başvuru konusu müdahalenin dayanağı olan Kanun hükümleri bakımından ulaşılabilirliğin sağlandığında şüphe bulunmamaktadır.
4."Öngörülebilirlik"ise, hukuk kuralının uygulanması halinde doğabilecek sonuçların, önceden tahmin edilebilmesi anlamına gelmektedir. Buna göre öngörülebilirlik koşulunun sağlandığından söz edebilmek için, mülkiyet hakkı sahibi tarafından hangi koşulların gerçekleşmesi halinde mülkiyet hakkına müdahale edileceğinin önceden tahmin edilebilmesi/bilinebilmesi gerekmektedir.
5. Yapılan değerlendirmeler sonucunda, Vakfın kurulduğu 1974 yılından vergi incelemesinin yapıldığı 2012 yılına kadar Vergi İdaresinin, Banka tarafından Vakfa ödenen katkı paylarının vergilendirilmesine ilişkin bir girişiminin veya emsal bir uygulamasının bulunmaması, Banka tarafından uzun yıllar boyunca yapılan katkı payı ödemelerinin vergilendirilmemiş olması, somut olay bağlamında menfaatin elde edildiği zamana ilişkin kanun hükmünün açık ve net olmaması ve bu hususun yargı kararlarından da anlaşılması, Vakfa ödenen katkı payları üzerinde çalışanların tasarruf haklarının bulunmadığına ilişkin Yargıtay içtihadının bulunması ve katkı paylarının ücret olarak vergilendirilmeyeceğine ilişkin başka bir kuruma verilmiş mukteza bulunması hususları karşısında, başvuru konusu vergilendirme döneminde (2007 yılı) söz konusu katkı payı ödemelerinin ücret kapsamında değerlendirilerek vergilendirileceğinin düşünülemeyeceği, bu gerekçelerle başvurucudan, bu ödemelerin vergiye tabi olacağını öngörmesini beklemenin mümkün olmadığı anlaşılmaktadır.
6. Açıklanan nedenlerle, öngörülebilirliğin ancak 2013 tarihli Danıştay Daire kararlarıyla söz konusu olduğunun anlaşılması karşısında başvuru konusu vergilendirme işleminin ilişkin olduğu vergilendirme dönemi (2007 yılı) itibariyle, Anayasa'nın 73. maddesinin üçüncü fıkrasında yer alan verginin kanuniliği ilkesi gereği kanuni düzeyde sağlanması gereken öngörülebilirliğin sağlanamadığı, kanun hükümlerindeki öngörülemezliğin kanun altı idari uygulamalar ve düzenlemeler veya yargısal içtihatlarla giderilemediği, bu durumda başvurucu tarafından 2007 yılında Vakfa ödenen katkı paylarının ücret sayılarak vergilendirilmesine ilişkin işlemlerin, öngörülebilir kanuni dayanağının bulunmadığı anlaşıldığından, vergi asılları bakımından varılan sonuç dolayısıyla vergi cezaları bakımından ayrıca değerlendirme yapılmasına gerek görülmeyerek, Vakfa yaptığı katkı payı ödemeleri üzerinden vergi ve ceza tahsil edilmesi nedeniyle başvurucunun, Anayasa'nın 35. maddesinde güvence altına alınan mülkiyet hakkının ihlal edildiğinin kabul edilmesi gerekmektedir.
7. 6216 sayılı “Anayasa Mahkemesi’nin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun"un "Kararlar" kenar başlıklı 50. maddesinin (2) numaralı fıkrası şöyledir:
"Tespit edilen ihlal bir mahkeme kararından kaynaklanmışsa, ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldırmak için yeniden yargılama yapmak üzere dosya ilgili mahkemeye gönderilir.
Yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmayan hallerde başvurucu lehine tazminata hükmedilebilir veya genel mahkemelerde dava açılması yolu gösterilebilir. Yeniden yargılama yapmakla yükümlü mahkeme, Anayasa          Mahkemesinin ihlal kararında açıkladığı ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldıracak şekilde mümkünse dosya üzerinden karar verir."
Başvurucu hakkında yürütülen vergi incelemesi sonunda, 2007 yılı için gelir vergisi ve damga vergisi tarh edilerek vergi cezaları kesilmiş, bunlar ihbarname ile başvurucuya tebliğ edilmiş ve net 39.378,20 TL tutarındaki vergi, gecikme faizi ve cezalar başvurucu tarafından ödenmiştir. Söz konusu verilendirme işlemleri dolayısıyla başvurucunun mülkiyet hakkının ihlal edildiği tespit edilmiş olup başvurucunun kişisel yararı göz önünde bulundurulduğunda başvurucu açısından yalnızca ihlalin tespitiyle giderilemeyecek olan maddi zararın bulunduğu anlaşıldığından, başvurucu tarafından ödenen vergi, gecikme faizi ve cezalar miktarınca tazminatın başvurucuya ödenmesine karar verilmesi gerekir.
8. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Başvurucunun mülkiyet hakkının ihlal edildiği yönündeki iddiasının KABUL EDİLEBİLİR OLDUGUNA,
B. Başvurucunun Anayasa'nın 35. maddesinde güvence altına alınan mülkiyet hakkının İHLAL EDİLDİGİNE,
C. İhlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için, yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmadığı anlaşıldığından, başvurucudan tahsil edilen net 39.378,20 TL'nin tahsil tarihi itibariyle yasal faizi ile birlikte TAZMİNAT OLARAK ÖDENMESİNE,
D. Başvurucu tarafından yapılan 206,10 TL harç ve 1.500,00 TL vekalet ücretinde oluşan toplam 1.706,10 TL yargılama giderinin BAŞVURUCUY A ÖDENMESİNE,
E. Ödemelerin, kararın tebliğini takiben başvurucuların Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına; ödemede gecikme olması halinde, bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal faiz uygulanmasına,
12.11.2014 tarihinde oybirliği ile karar verildi..."
 
Saygılarımızla,
 
Erdal SÖNMEZ   &   Bülent ERSAN
 
SİNERJİ Bağımsız Denetim
Danışmanlık ve Yeminli Mali Müşavirlik Ltd. Şti.
 



DOSYAYI İNDİR (Sağ Tık/Farklı Kaydet)