Sirküler Tarihi: 11.12.2013
Sirküler No : 2013/57
A.Ş.’LERDE VERGİ BORCUNDAN DOLAYI KANUNİ TEMSİLCİLERİN SORUMLULUĞU
6183 sayılı Kanun’un mükerrer 35. maddesinde kanuni temsilcilerin sorumlulukları düzenlenmiştir. Uygulamada "kanuni temsilciler" ifadesi; tüzel kişilerin, küçüklerin ve kısıtlıların kanuni temsilcilerini, tüzel kişiliği olmayan teşekkülü idare edenleri, yabancı şahıs veya kurumların Türkiye'deki mümessillerini kapsamaktadır.
6183 sayılı Kanun’un amme borçlusu saydığı kanuni temsilcilerin kimler olduğu ve sorumluluklarının şekli Türk Medeni Kanunu, Borçlar Kanunu, Türk Ticaret Kanunu ve ilgili diğer mevzuata göre belirlenmektedir.
Tüzel kişiliği haiz kuruluşlar için ayrıca Ticaret Siciline tescil ve Türkiye Ticaret Sicili Gazetesi’nde ilan edilen ana sözleşmelerinde ve bu sözleşmelerde aynı usulle yapılan değişikliklerde tayin edilen kanuni temsilciler, 6183 sayılı Kanun’un mükerrer 35. maddesi ile amme alacağının ödenmesinden de sorumlu tutulmuşlardır. Ayrıca kanuni temsilcilerin sorumluluğuna ilişkin olarak Vergi Usul Kanunu’nun 10. maddesinde de aynı içerikte hükümler yer almaktadır.
6102 sayılı (Yeni) Türk Ticaret Kanunu’nun 365. maddesinde “Anonim şirket, yönetim kurulu tarafından yönetilir ve temsil olunur. Kanundaki istisnai hükümler saklıdır" hükmüne yer verilmiştir. Buna göre Türk Ticaret Kanunu gereğince anonim şirketin kanuni temsilcisi idare meclisi, bir diğer ifade ile yönetim kuruludur.
6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nda yönetim hakkı ile temsil yetkisi birbirinden ayrılmıştır. Anılan Kanun’un 370. maddesi uyarınca şirketin temsil yetkisi esas sözleşmede aksi öngörülmemiş veya yönetim kurulu tek kişiden oluşmuyorsa temsil yetkisi çift imza ile kullanılmak üzere yönetim kuruluna aittir. Yönetim kurulu, temsil yetkisini bir veya daha fazla murahhas üyeye veya müdür olarak üçüncü kişilere devredebilir. En az bir yönetim kurulu üyesinin temsil yetkisini haiz olması şarttır.
Bir anonim şirketin kanuni temsilcileri;
a) Öncelikle şirket esas sözleşmesinde yönetim kurulu üyelerinden birinin veya birden fazlasının şirketi temsile yetkili kılınıp kılınmadığı,
b) Şirketi temsile yetkili üye esas sözleşmede belirlenmemiş ise sözleşmede yönetim kurulu veya genel kurula, yönetim kurulu üyesi olması şartıyla murahhas üyeleri veya şirkette pay sahibi olmayan sorumlu müdürleri temsilci olarak belirleme konusunda yetki verilip verilmediği,
c) Esas sözleşmede temsilci belirleme konusunda yetkisi bulunan organ tarafından bu yetki çerçevesinde temsil salahiyetinin; yönetim kurulu üyelerinden biri veya birkaçına ya da yönetim kurulu üyelerinden en az biri ile birlikte şirketin sorumlu müdürü veya müdürlerine devrediIip devredilmediği,
hususlarının belirlenmesi gerekmektedir.
Buna göre, amme alacağının anonim şirketin mal varlığından kısmen veya tamamen tahsil edilememesi veya tahsil edilemeyeceğinin anlaşılması halinde tüzel kişiliğin kanuni temsilcisi konumundaki yönetim kurulu üyelerinin şahsi malvarlıklarından takip ve tahsili yoluna gidilmeden önce, şirket esas sözleşmesinin ve ticaret sicili kayıtlarının tetkik olunması, temsil salahiyetinin aynı zamanda yönetim kurulu üyesi olan murahhas bir veya birkaç üyeye veya müdür olarak üçüncü kişilere bırakılmış olup olmadığının tespit edilmesi büyük önem taşımaktadır.
Yapılacak tespit sonucunda; şirketi temsil salahiyetinin murahhas üye veya üyeler ile müdür olarak üçüncü kişilere bırakıldığının anlaşılması halinde amme alacağının bunlardan takip ve tahsiline gidilmesi, bu durumda diğer yönetim kurulu üyeleri hakkında işlem yapılmaması gerekmektedir.
Şirket esas sözleşmesinde bu şekilde bir görevlendirmeye ilişkin herhangi bir kayıt bulunmaması halinde ise yönetimde bulunan tüm üyelerin müşterek ve müteselsil sorumlulukları bulunmaktadır.
6183 sayılı Kanun’un mükerrer 35. maddesinde "Amme alacağının doğduğu ve ödenmesi gerektiği zamanlarda kanuni temsilci veya teşekkülü idare edenlerin farklı şahıslar olmaları halinde bu şahıslar, amme alacağının ödenmesinden müteselsilen sorumlu tutulur" hükmüne yer verilmiştir. Bu hükme göre, tüzel kişilerle küçüklerin ve kısıtlıların, vakıflar ve cemaatler gibi tüzel kişiliği olmayan teşekküllerin mal varlığından tamamen veya kısmen tahsil edilemeyen veya tahsil edilemeyeceği anlaşılan amme alacağının doğduğu ve ödenmesi gerektiği zamanlarda farklı kişilerin kanuni temsilci veya teşekkülü idare edenler olması halinde söz konusu kişiler, amme alacağından müteselsilen sorumlu tutularak, Kanun’un mükerrer 35. maddesinin birinci fıkrası uyarınca takip edilmektedirler.
Amme borçlusunun birden fazla kanuni temsilcisi bulunduğu takdirde, ilgili kanunlara göre kanuni temsilcilerin sorumluluk şekline bakılmakta ve müşterek ve müteselsil sorumlu olanlar hakkında tahsil edilemeyen veya edilemeyeceği anlaşılan amme alacağının tamamı için her birine ayrı ayrı ödeme emri düzenlenmek suretiyle takibe geçilmektedir.
Vergi idaresi, yeterli şartların oluştuğu kanaatine varırsa amme alacağının korunması amacıyla teminat isteme, ihtiyati haciz, ihtiyati tahakkuk ve diğer korunma hükümlerinin amme borçlusunun yanı sıra amme borçlusu sayılan kanuni temsilciler hakkında da uygulanması yoluna gidebilmektedir.
Kanuni temsilciler hakkında sürdürülecek takip işlemlerinde, kanuni temsilci sıfatı olmayan şahıslar hakkında takip yapılması yasal olarak mümkün değildir.
Saygılarımızla,
Erdal SÖNMEZ & Bülent ERSAN & S. A. ARISOY
SİNERJİ Denetim Danışmanlık
ve Yeminli Mali Müşavirlik Ltd. Şti.